17.12.09
Hayat devam ediyor, ben yazmasamda
Bu akşam bloguma yazamama durumuna son veriyorum.
uzun zaman oldu bloguma giremiyordum.Önceden mailime geliyordu yaptığınız yorumlar, ama son zamanlarda ne mail geliyor ne de bloguma girebiliyordum.Hani en son demiştim ya işsizler
alemine gireceğim diye.Evet aynen öyle oldu.Bu durumda bloga da giremeyince gerildim baya.
Benim acilen tatile, geziye, kampa vb.. gitmem gerek.Ya valla tamamen bi değişim olması lazım hayatımda. Gidip kafamı dağıtmam lazım.Yazarken bile heyecan kapladı içimi.Ama bırak tatili ben dibimdeki sahile bile gidemedim yaz boyunca.
İşsiz kalmak ne demekti başıma gelmeyene kadar bilmezdim.Çünkü bi işim vardı ya ozamanlar.Ancak sonradan işler tepetaklak olunca birden hopp hoşgeldin işsizlik.İşte bu süre içerisinde herşey birbirine girdi karmançorman oldu. zor günler beni bekliyor.
Şu evde olduğum dönem içerisinde de hayatım başka bi yön aldı sanki.Biraz da monotonlaştı.Öğlene doğru kalkıyorum. Bikere bu benim hiç sevmediğim bir durumdur.Tamam bende seviyorum uyumayı ama böyle suyunu çıkarmadan, mesela günde 8 saat. Ayılar bunun bokunu çıkarıyolar ya aynen bende öyle yapıyorum.Ya hayvanlar nasıl beceriyor bütün kış uyumayı aklım hayalim almıyor.Fazladan uyuduğum her dakika hayata ettiğim nankörlükmüş gibi geliyor ama sonra düşünüyorum kalksam napıcam ki.?bi işim yok gideyim.Kitap okuyayım desem ona birsürü zamanım kalıyo film izlesem onada yeterince zamanım oluyor.Aslında geceleri gündüzlerden daha çok severim ben.Bide günün iyi geçmişse akşamın keyfi başka oluyor.Gece de huzur var ruh var tamamıyla.
Kaç gündür akşamları dizilere sardım kendimi.Yavaş yavaş hayatımı ele geçiriyorlardı neredeyse, taki ben rüyamda bütün dizi karakterlerinden karma bi senaryo görene kadar.yaprak dökümündeki oğuz bana aşık olmuş, bu kalp seni unuturmu daki gibi işkence gürürken kurtarıyordu beni, ardından ferhunde bana hain planlar kuruyor, birden kavak yellerindeki denizin kollarında aşk yaşıyorum mineyi çatlata çatlata, bi bakıyorum bizi ayırmakla uğraşan mürsel süzülüyo karşımda.yürü git lan diyorum en şahane repliğini kullanarak..tek dileğim şu kabuslar 2009 da kalsın ve 2010 a süper bi şekilde gireyim.. yani;
iş bulayım herşeyden önce,
daha sosyal bi hayat,
sevdiklerime yakın olayım,
sağlık eksik olmasın,
mutluluk ve huzur limitsiz olsun,
.....yeni yıla nasıl girersen öyle gider mantığına inanıyorum aslında.gecen sene ot gibi evde girdik bizimkilerle.bu yılımda aynen ot gibi geçti.yeni yıla aşkı memnuyu izleyerek girince bihter gibi olursunuz demiyorum yada sarhoş girip bütün yıl ayyaş dolaşırsınızda demiyorum tabiki.ama en azından eğlenerek girmek daha güzel.
.....yeni yıl geliyor ama içimde hiç bi kıpırtı yok çünkü her yeni yılda dünya yine aynı durmadan dönmeye devam ediyor, kötü yönde değişime uğruyor, bi başka oluyor, hiç gülümsemiyor.sadece tarih değişiyor.geriye kalansa sadece dileklerim oluyor..
dileklerimin her ne kadar gerçek olmasını istiyorsam da her sene, bu defa bir sonraki sene için tekrar hayal olan şeyler olmasın istiyorum..
31.10.09
Ömrü Laklakla Geçen Erkekler
Çok konuşan erkeklere sinir oluyorum aynı erkeklerin çok konuşan kadınlara sinir olduğu gibi.Hadi kadınlar çok konuşur onlarda normal hale gelmiş bi durum fakat erkek adam neden dır dır dır konuşur anlamıyorum.Buara neyin sendromunu geçiriyorsam artık herşey batmaya başladı özellikle de erkeklere dair herşey.İş yerinde bi abimiz var (Allah kimseyi böyle boş konuşan bir erkekle karşılaştırmasın) maşallah adamın çenesi bir düşüyor ne işimi yapabiliyorum ne konusmasından bişey anlıyorum.2 lafından biri 'akademi mezunu adamım ben.' der durur.
Bu akademi öyle bi akademiymiş ki yemek yapmasından tutun kız tavlamaya kadar herşeyi akademiye bağlıyor abimiz.
Geçen gün konuşurken ben türk kızıyla evlenmem dedi.Neymiş, türk kızlarıyla baş edilmezmiş, türk kızları çok kaprisliymiş, türk kızı çekilmezmiş..Sanki adam ömrü hayatında bi yabancı kızla birlikte olmuş da kıyaslama yapar gibi gavur kızlar hakkında çatır çatır konuşuyor.Sonra kafasında birsürü senaryolar kurup anlatır.Arada 'yaa bilmiyomusun sen?' gibi cümlelerle senaryosunu destekler.Halbuki kendininde bi halt bildiği yoktur.
Tepem attı vallahi.Gelmiş 40 yaşına kızlar yüzüne bile bakmıyo ama o türk kızlarına kulp takıp işin içinden öyle çıkamyı tercih ediyo..egosunu anca öyle tatmin ediyor.Bugünde gelmiş yokmu akraban yada çevrende üniverste mezunu akıllı bi bayan demezmi!Haydi buyur burdan yak bakalım..Bazen konuşmalarına kulak misafiri oluyorum..muhabbet kadın-kız muhabbetini geçmiyo.Siyasetten bile konuşsalar o konuyu öyle bi kadına kıza getiriyolar ki aklım hayalim almıyo.Kırkından sonra azanı teneşir paklarmış.bununkide o hesap.
Böyle insanlara konuşma limiti verilse!! mesela günde şukadar saat konusacaksın, ona göre değerlendir zamanını,konusmalarına dikkat et, az ve öz konuş gibi bir sınır koyulmalı.
Az konuş çok çalış, söz gümüşse sükut altındır, boş teneke çok ses yapar..vs gibi atasözleri böyle tavuk gibi vik vik eden ne dediğini bilmeyenler için yazılmıştır kesin.
...Acaba evde kalmış erkeklerin mi çenesi düşüyor?
Hep kız muhabbeti yapıyolar.Belli bi yaştan sonra helal süt emmiş kız avına çıkıyorlar.Kolay kolay da beğenmiyolar.
Kadınlar en çok eşleriyle muhabbet etmekten zevk alırlar aslında..helede erkek, boş konuşmayıp dinlemeyi biliyorsa.Çünkü kadınlar dinlemeyi severler.Çok konuşan her erkek boş konuşuyor demiyorum elbette ama çok konuşmak karşı tarafı düşünmeden boşboğazlık etmektir.İnsanı çileden çıkarır.
Biyerde okumuştum "çok konuşan kişi zihninde oluşturduğu boş sofralara oturup her defasında aç kalmaya mahkum olur." diye.
İnsan başkalarına da konuşma hakkı vermeli, arasıra susup karşı tarafıda dinlemeli, karşındakinin kafasınıda şişirmemek gerekir dimi!!Az ve öz konuşan erkek makbuldür bence.
...buarada resim bana çok ilginç ve güzel geldi.hatta şuanki ruh halime çok uygun düştü.)
25.9.09
Her Güzel Şey Bitermiş
Bayram artık çocuklara bayram bizden de geçti gitti.Büyüdükçe uzaklaşıyorum bu günden.
Ama yine de her bayram erken kalkıyoruz, hepbirlikte güzel bi kahvaltı yapıyoruz, bayramlaşıyoruz, misafirlere kolonya şeker ikram ediyoruz, akşam güzel yemekler pişiriyo anam...vs.Bazı şeyler üstüste tekrarlanınca pek anlamı kalmıyo galiba. Elini öpecek bi baban, sarılcak annen, şeker ikram edecek dostların yoksa bayram hiçbişey ifade etmiyor.Aileden uzak bi memleketteysen değeri ozaman başka olur.
"küçükken iki kişi oturduğumuz kapının eşiğine, şimdi tek başıma sığamıyorum. insan büyüdükçe yalnız mı kalıyor ne?" demiş ya sunay akın çok da güzel tarif etmiş.Büyümek insanı farklı bi kalıba sokuyor.Mesela ben duygusallaşıyorum, ciddi oluyorum, masumiyetim yok oluyo, birine iyi birşy yapacağım zaman önce bi düşünüyorum..kısacası zaman geçtikçe bu oyunlar beni yoruyor.
Şimdi mantıken düşünürsek her insan değişime uğruyor.Belki bu değişim tam olarak yıkıp yeniden yapılandırma olarak tanımlanmaz.Hatta bazen içinde bulunduğumuz çevre şartlarına göre de değişime uğruyoruz.Aslında sürekli bi değişim içerisinde olduğumuza göre..değişim hayatın ta kendisidir..En çok zoruma giden de kendimdeki bu değişimin farkına varmak.Mesela insan değişime uğradığı süreçte elindeki, çevresindeki bütün yaşamına ortak ettiği canlı cansız herşeyi değiştirme çabasına giriyor.Eski sevgiliyi bile yolda görünce 'ben nasıl bununla arkadaş olmuşum yaf?' diyebiliyoruz.Sonra kıyafetlerde de bu böyle olur.Yaz bitti, kışa girerken bütün kışlıkları dolaplara diziyorum.Ama eskileri görünce eleme yapıyorum direk.Çünkü ben değiştim artık...
Değişim iyidir..İnsan her anlamda değişime mutlaka açık olmalı.Sabit fikirli, dik başlı olarak değişime kapatmamalı insan kendisinii.Yoksa ömür boyu aynı pencereden hayata takılır durursnuz.
bu yazıyı yazdım ama bloguma giremiyorum kaç gündür.Ayrıca yorumlar önceden mail olarak geliyordu mail adresime..ama artık çoğu yorumlar mail olarak gelmiyor.yorumcular bulutundan takip ediyorum.Neden böyle oldu anlamıyorum..oynatmaya az kaldı..kendine gel blog..
10.9.09
Bu işin içinde bi iş var
Şimdi yine herşey üstüste gelmeye başladı.Her kış mevsimi başlangıcında baharında gelmesiyle içime bi karabasan çöküyor son zamanlarda olduğu gibi.Bide iş durumları karışık.Buaralar çevremde hiç sorunlarıyla meşgul olduğum arkadaşlarım da yok.Yani kendimle başbaşayım, kendi fikirlerim ve kendi hayatım için kafamı yoruyorum.
Ama keşke biri gelse de derdini anlatsa şöyle içten içe içlense sonra ben tamamen ona odaklansam ve çözüm üretmeye çalışsam..diye düşündüm.Ve yukardan sesimi duydu yarebbim.Benim evli arkadaşım geldi.Başkalarının derdini dinleyince kendi derdini unutursun mantığı var ya!Neyse anlattı uzun uzun. Burdaki evlerinin elekrtikleri kesilmiş, eşi işsiz, eve 3 kuruş para girmiyormuş vs.. Bikere bi erkeğin işsiz olma durumu kadına göre daha çok göze batar. hele bide bu durumu yokmuş gibi varsayıyorsa kadını çileden çıkarır.Evde ne yapar bu adam: oturur, her b.ka sinirlenir, yer, içer, bulaşık yıkar, uyur...uyurr..
Ama kadına göre olması gereken; sabah işe gitme saatinde evden çıkar.Akşama kadar iş bakar, gazetelerden iş ilanlarını araştırır, heryere cv sini bırakır,eve dönüş saatinde evde olur.Ertesi gün yine aynı şekilde sabah evden çıkar arar..arar.. ve sonunda bulur..işsizlik onun kaderi olmaktan çıkar. Hani iş bulamazsa bile bu yapılması gerekenlerden bikaçını yapsa belki bizim kız çileden çıkmayacak. Biara 'Kocam zengin olsaydı, bukadar sorunu çekmezdik.' dedi.Beynimde zınk diye bi ses, çığlık gibi geldi bu söz.Halbuki onlar eskiden
hali vakti yerinde bi aileydi.Maddi-manevi olarak durumları çok iyiydi.Sonradan bu hale geldiler..Tükettiler birbirlerini.
Ya biz çok malız yada yaşamayı bilmiyoruz.Hayat insanı çok çabuk tüketiyor aslında. Okul bitince iştahlanıyordum iş hayatına atılcam diye.Zaman geçtikçe kariyerde yapıcam diyordum.Çalıştım ama kariyeri bırak severek bile çalışmadım çoğu zaman.Şikayet ede ede okadar yıl geçti.Geriye dönüp bakıyorum her gün saatlerce, zamanımı para karşılığında yaptığım okadar sorumluluk vs. için harcamışım.Hiç bigün de şu zaman bana ait olsun gideyim sevdiğim şeylerle zaman geçireyim ya da tatile çıkayım dememişim.Sık sık geçmişe bakıp 'ne günlerdi be' demekten sıkıldım.İçimde kaldı Rehber olma, ingilizce öğretmeni olma tutkusu. Hep duyuyorum "genç yaşta evlenin, çocuk yapın, ilerde çocuğunla aranda uçurum gibi yaş farkı olmasın.Yoksa çocukla iletişimde sorun yaşarsın..." gibi hayati meseleleri, fakat anlamlandırmak istemiyorum.Hayatım hep çevremdekilerin tercihleri üzerinde
şekilleniyor.Belkide doğru olanda bu.Herşey otomatiğe bağlı evlen, çocuk yap, işe git, eve gel,yemek yap... Ne kadar basit anlatırken.Ama bunları yaşarken hep bi hedefim olmalı diyorum, amaçsız olunca ot gibi yaşıyormuşum gibi geliyo.
Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme ...
25.8.09
Yaratıcı Bloggers! Ben, Sen, O ve Biz..
Ödülü alınca aşağıdakileri aynen yapıyormuşuz:
2. Ödülü aldığın kişinin linkini, ödülle ilgili yazına yazmak. (bunuda yaptım.)
3. Sevdiğin 7 şeyi listelemek. (bunuda...bkz:aşağı)
**Renklerden maviyi-beyazı severim..
**Çizgifilm kahramanlarından Lady Oscar ve Sünger Bob..
**Tv de magazin izlemeyi..
**Arabaları...(bunu bilmeyen kalmadı.)
**kahvaltıyı..
**bronz teni..
**erkeğin esmerini :D
SEVERİMMM...
4. Sevdiğin 7 blogu listelemek.
14.8.09
yaz geçer yine gelir, yaz geçer iyi gelir sözcükler
Bide yaz mevsimi düğün dernek mevsimidir.Kışın uyuyan arkadaşlar topluca sözleşmişçesine yaz mevsimini beklerler evlenmek için.Bu yüzden ben farklı bişey yapıcam kış mevsiminde evlenicem. Ozamanda soğuk olur, dimi.! ben en iyisi baharda evlenim.Evde kalmıyımda, dondurucu soğukta evlenim.Mühim deil yani.)
Dillerinde de küfür eksik olmuyo.Benim bile hayatımda duymadığım kelimeler.İnsanoğluyuz küfrediyoruz muhakkak.Derslerden çakınca, sevdiğin adam terkedince, düşünce, şansına küfretmeyen insan tanımıyorum neredeyse.Ama bu veletler daha hayatı tanıma aşamasındalar, ne sınavlardan, ne aşktan nede hayattan darbe yememişler.Senden benden beter küfrediyolar.
23.7.09
Gerçekleri Açıklama Zamanı Geldi - Mim
Bende itiraf edicem ama, giriş kısmında yazdıklarım asla kendimle alakalı değildir.Ben buraya has olan gerçekleri yazıcam sevgili okuyucu.=)
-İstanbul'a gittiğimde Kabin memuru arkadaşım hangi ünlülerle uçtuğunu anlatırken, en son "Ender Mermerci ile uçtum." dedi..bende 'hıı yakışıklı mı adam dedim:P' Gerisini düşünün artık. Ne bilim abi ben..magazinden ne kadar uzağım o zaman anladım:)
-Kredi kartımın 1 yıldır hala hangi taraftan atm ye girdiğini öğrenemdim..Bu karta bi türlü alışamadım zaten.. Şimdi şöle oldu; benım bonusum var.Ama istbuldaki kardeşim "bonus daha avantajlı" dedi diye takas ettik. Sonra bizimki benim karta aşık oldu, bende bi okadar onun karttan nefret ettim.) Bu yaz geri alıcam inşallah. Kredi kartlarını tasvip etmezdim asla, babam dolayısıyla.Çünkü beynimizde bas bas bağırırdı resmen "sakın kredi kartı kullanmayınnn..milyonlarca kart mağduru insan var...."diye.Adam haklı.Çünkü kartlar her ay cüzdanımın dengesini bozuyolar. 1 buçuk yıl oldu kullanalı.ama babamın haberi yok !!!
-Ben hep 1950-60 lı yıllarda yaşamak isterdim.Bu isteğimide bigün arkadaşımla sohbet ederken dile getirdim. Bana dönüp dedi ki; "O yıllarda yaşasaydın bok yoluna geberip giderdin." Cevap tan sonra gülsemmi kızsammı diye bi süre öylece kaldım.Sonra bastım kahkahayı:)
-Bide Saçma batıl inançlarım var.Mesela elimdeki bıçagı birine uzatırken tü der (tü:tükürüyomuş gibi yapmak) sonra veririm.Öyle yapmazsam bıçağı verdiğim kişiyle kavga edermişim.
-Şimdi ben direksiyon derslerine gidiyorum ya, kurstan tanıştığım Çarşaflı bir arkadaş var.Çok şeker temiz kalplı biri tanıdığım kadarıyla. Ama bana göre çok koyu ve acayip bi şekilde dini görüşleri var. Dün derse gittim, baktım o kullanıyor arabayı hoca da(ya bu hoca kelimesinden hiç hoşlanmıyorum.hem hocam da demiyorum ben. Oktay abi diyorum.) yanında oturmuş.Oktay abiyle yalnız kaldı diye bir an önce benim derse gelmem için dualar ediyormuş.Ders bitti, Oktay abi önce beni bırakacak, daha sonra arkadaşı bırakacak.Ama arkadaş ısrarla bana 'nolur sende bize gel.' diyor.Ya nasıl gelim arkadaşım, benim bi işim var sorumluluğum var..derken indim arabadan.İnmeden önce ben onu ofisime davet ettim fakat gelmedi.Neymiş; bu mekan onun görünebileceği mekan deilmiş. Onlar başbaşa gittiler mecburen.Ertesi gün çok rahatsız olduğunu anlattı bana.Oktay abiden kaynaklanan bir durum deil kesinlikle, arkadaşın kendisiyle alakalı. Bu kadarına pes.Hangi devirde yaşıyoruz.Madem öyle derse gelme!Bu kadar stres yapmaya ve yaptırmaya ne gerek var. Bunu kendisiylede aynen konuştum, şuan gelmiyor artık derse.Evden dışarıya adım atmıyor.Kocası da 'sahile inme, çarşafla dikkat çekiyorsun' diyor.Özel hayat kısmı beni ilgilendirmez tabiki.
Bizim insanlarımızda da hata var tabi..Çarşaflı insan görmemişler burada, oyüzden görünce dikkatlice süzüyorlar.Buna bende dahil.Benim annem de başörtülü ama bu karaçarşafın mantığını anlamış değilim.Ayrıca başkalarının dini inancına, görüşüne saygı göstermek başka,
yasaklanmış bir kıyafeti eleştirmek başka şeydir.
-Evli ve 2 çocuk babası patronum var.Çok sık porno izliyor.Cd lerini gördüm.Hatta girdiği adresleri not alıyor. Çıkarkende yırtıp atmayı unutuyor adam.Benden önce kankam burada çalışıyordu.Oda bana bahsetmişti bu durumdan. Ha buna biri açıklık getirse çok sevinicem.Bekar olsa neyse diyecem, ama evli.Bunun muhakkak bünyeye yan etkileri de oluyordur.)
-Yaz geldiğinden beri bloğa hiç zaman ayıramıyorum.Sıkıldım sanki.Bide sıcaklarda bilgisayar başında zaman geçiremiyorum. Lap topun bataryası da yarı ölü modunda, sürekli prize takılı kalmasa rahmetlik olacak.Yoksa alırdım bahçeye, serin serin yazardım.Şuan klima karşısında yazıyorum efenim.Ohh değmeyin keyfime.
Yüzeysel gibi oldu bu itiraflar biraz ama hemen hemen her yazımda itiraflarımı da yazıyorum.O yüzden kalanları toparladım bu şekilde.Çok büyük itiraflarımı daha sonraya saklıyorum:P:p
İzlemeye devam ediniz.En kısa zamanda yeniden burada olucam.)
Queen Elizabeth in bana paslamış olduğu bu güzel konulu mimi, geçikmeli cevaplamış olduğumdan kimseye göndermiyorum.
Çok teşekkür ederim Elizabeth =)
16.6.09
Aym So Tired Of Biing Andır Kıntrol
çılgın şey?" gibi sorular. Benim hayatta hiç 'enn mutlu anım...' diye tamamlayacağım bi cümlem veya yaşantım olmadı. Benim heyecanlandığım zamanlarım olur.Mesela alışveriş yapınca mutlu olurum ama para ödeme bölümünde söner heyecan ve mutluluk hislerim.Buda hep aileden gelen bi takıntı. Çünkü eve gideceksin yine annen kafanda mik mik söylenecek.
Sonra bide sevdiklerimi görünce mutlu olurum heycanlanırım ama oda ayrılınca bitiverir.En sevdiğim yemeği yerim o an mutlu olurum ama yemek bitince, karnım da doyunca biter mutluluğum. Daimi olan mutluluklarım yok.Her mutluluğun ucunda olumsuz bişeyler yatar.
Bikeresinde şehir dışından sevgilim gelmişti..Gelene kadar ölecektim heyecandan.. Ama geldikten sonra huzursuzluk başladı bende.Aklım hep evde.Acaba biri görürmü?, babam
duyarmı?, bi sorun çıkarmı?, diye kafamda bu cümlelerle cebelleşmekten anımı yaşayamamıştım.
Hep bişeylerin eksikliği, hep bi huzursuzluk.Hiç bi zaman derin bi oh çekip sırtımı dayamadım duvara.
Çarşamba günü İstanbula gittim.Yine bir Thy hayali peşinden.sadece başvuru için gittim.
Evraklarımı verip kayıt yapıp ardından boy-kilo kontrolünden geçecektim. Şimdi benim çok rahat olmam gerek dimi?Çünkü benim ikinci başvurum bu.Daha öncede aynı işlemler olmuştu sorunsuz.Ama içimde bi endişe sanki bi aksilik çıkacak gibi.Bitsede bu işkence kurtulsam diye bekliyorum.Korktuğum başıma geldi.Ben hala üniversteden diploma almadım diye geçici mezuniyet belgemle gittim.Bu belgemde yıl olarak bi yaş büyük yazmışlar beni.Yıllar önceki büyük yaş sevdam nelere mal oldu.Evet gelelim bunun hikayesine. Tee ben lise yıllarındayken hep yaşımı büyük gösterme hevesindeydim.Bide beni 1 yaş küçük göndermişlerdi okula, oyüzden arkadaşlarım hep benden 1 yaş büyüktü. Ayrıca ozamanlar küçükler nedense meraklıydı yaşlarını büyütmeye.İçimizde, bi genç kız olma ve öyle anılma sevdası vardı.
Oyüzden yaşımı genelde hep 1 yaş büyük yazardım.saftrik gibi üniverste belgelerinide doldururken öyle bi eşşeklik yapmışım.Buda başıma kabak gibi patlayıverdi oracıkta.Ama temkinli ben, lise diplomamıda götürmüştüm her ihtimale karşı.Neyseki onla kayıt yaptık.Ama çok üzüldüm. Daha önce de aynı kişi bakmıştı fakat o minnacık ayrıntı bu defa gözünden kaçmadı.
Boy ve kilo için ayrı bir odaya geçtik.Ordaki bi bayan 'karamel sen taa nerelerden geliyosun, peki İstanbul'da yapabilecekmisin?' dedi. 'Elbette yaparım, seviyorum bu işi.' dedim.
Sonra 'moralim çok bozuk' dedim.
Anlattım durumu.Bana üzülmememi ve bidahaki gelişimde evraklarımı getirebileceğimi söylediler. Neyseki yırttık.Ama asıl mesele, üniversteden başkası benim yerime diplomamı alabilecekmi? bakalım.Peki ya dıplomam hazırlanmışsa ve mezuniyet belgemdeki gibi yine yılı yanlış yazmışlarsa.!! Akılsız kafamın derdini şimdilerde çekiyorum bir bir..
İşte ben nasıl mutlu olim kardeşim.Her anım her dönemim böyle stres sıkıntı ile dolu. Hayat hangi makamda yaşanırsa yaşansın, bana hiç huzuru tam anlamıyla yaşatmadı. Şu 3 günlük ömrüme acıdan stresten sıkıntıdan kederden başka bişeye yer vermedim. Bidahası olmayan provasız bir hayat yaşıyoruz, nerde ne olacağını hiç kestiremeden yaşıyoruz ama yinede dinletemiyorum kendime.
Tv lerde, kitaplarda, gazetelerde, şiirlerde hep en acıklı olanlar ilgimi çeker. Acıyı anlatan, konuşan, yazan insanları daha çok severim.Malesef benimde yazılarımın çoğu hüzün dolu. Mutlu olmasını bitürlü beceremedim.Bazen giden sevgiliye, bazen ulaşılmaz hayallerime, bazen çaresizliğime, bazende acıların sancılarına ağladım, sızlandım..güzel olan herşeyden arta kalan acılara ağladım.
............
Oysaki düşündüğümde mutlu olmam için çok sebep var.Mesela her sabah güzelim güneşin doğuşu, yaz mevsiminin gelmesi, çalışabiliyor olmam vs..yerde sürünen bi yaratık olsaydım ne
çalışırdım, ne güneşin doğuşundan bi anlam çıkarırdım nede yaz mevsiminin tadına varırdım.
İsterdim ki bigünü kendime ayırayım ve o gün gönlümden bütün acıtan sancıtan herşeyi silip süpüreyim.Hüzünlü duygusal tarafımı bi yana bırakayım.En azından birgün yapabilmeyi isterdim.
4.6.09
Kazık Atmayan Arkadaş Dosttur!
yapışmadan, onları boğmadan severim.
İçin dolar ya hani, ararsın hep onu ve bulduğunda koşarak atlarsın boynuna.
Tabi o şaşkın hiçbişeye anlam veremez ama anlar bişeyler olduğunu.
Sonra anlatmaya başlarsın içindekileri..o seni dinler can kulağıyla, hatta gözleriylede
destekler.Ve sen bunu hissedince dahada çok şey anlatmak istersin.
Hiç susmak istemessin.Sonra sen herşeyi unutursun.çünkü dostun var yanında. Gözünde volkan gibi büyüyen sorun nokta gibi küçülmeye mahkum olur.
Kimisi kısadır senden, kimisi uzun, kimi zayıf kimisi de şişko, kimide keldir. Keldir meldir amma dosttur.O da derdini dert bilir.
işte ben onların yanında çok rahat oluyorum.Karnım patlayana kadar gülerim, delice
eğlenirim, dağıtırım, saçmalarım, kusana kadar içimi dökerim...
Aklımdan o an ne geçiyosa söyleyebilirim, mesela bigün arkadaşımla konusuyoruz
erkek arkadaşını eleştiriyo bana.Birde benim düşüncelerimi merak ediyo..Bende yorum yapmaya başladım olumlu yada olumsuz. Ama ben eleştirince onu fikirleri değişecek midir? hayır tabiki. En azından fikir yürütüyoruz.Birbirimizin fikrine ıhtiyaç duyuyoruz, vereceğimiz fikir değişmeyecek olsada ben yinede sorayım diye aklından geçiriyosun.
Bazen beraber müthiş bi keyifle yemek yapıp patlayana kadar yeriz. Beni hem dogrularım hemde yanlışlarımla sever dostum, işte en cokda bu yüzden vazgeçilmezdir.
Şu bomboş hayatta birlikteyken herşeye s.ktiri basacak kadar cesaretleniyoruz.
Öyle güzel muhabbetler geçiyor ki aramızda, konuştukça rahatlıyoruz.
İçimdekileri en rahat dostuma akıtabiliyorum.Kalbimin en narin yerindedir dostlarım,
ne kadar uğraşsalarda kaçamayacakları yerdeler.En azından öyle hissediyorum.
Herşeyden önemliside benim herşeyime rağmen benim yanımda olmaları.
Aşık olurum, sonra biter, başım döner, üzülürüm, ağlarım dostum hep yanımda olur.
Hayatımda ne fırtınalar kopar, ne insanlar geçer, geçerken banada geçirirler
ama dostumm hep yanımdadır.
zaman geçer, hayat derin yaralar bırakır, insanlar değişir ama o yine yanımdadır.
hayat değişir, hayat seni de değiştirir, dostun değişir, araya mesafeler girer ama
yıllar sonra yeniden buluşunca hiç ayrılmamış gibi gözler birbirine bakar.
dostum dersin ve sıcacık gülümsemenle sarılırsın.
......
Yalnız bu sevgilim olsa ben bunların çoğunu yapamam onunla.Arkadaşımla konuştuğum
gibi rahat da konuşamam sevgilimle, ve ona arkadaşımmış gibi davranamam.
eleştirmeye kalksam kavga çıkar, patlayana kadar yemek yesem hemen bana karşı düşünceleri
değişir.
Aynı durumları yaşamaya kalksan hem yaşatmaz hemde tehlikeli olur.Sonrasını da
düşünmek gerekir.Bide bakarsın yaptıklarını burnundan fitil fitil getirir.
Sevgili olunca işler değişiyo.Hep bi hassasiyet sözkonusu olur.Gurur ön planda olur.
halbuki arkadaşlarımın kaldırabıleceği sınırlar daha geniş.küfürde etsen bilir
ne amaçla dediğini ve anlar seni.Sevgilin olsa kıyamet kopar.
Sabaha kadar zıplayıp eğlenmekte olmaz şimdi sevgiliyle.Çünkü ağır takılman lazım,
sonra millet ne der.İşte sevgili moduna girince hemen farklı bi dünya yaratılıyor.
Acayip bi baskı altında kalıyosun.Beklentiler olduğundan ve kapris olunca uzun süre
devam etmesi zor oluyor.ama beklentin olmadan uzun süre dost kalabilirsin.
Sevgili çiftler kendilerine bi koza yaratıyolar.Bu koza dışına cıkınca sorunlar çıkıyo.Sürekli değişmeni ve ona ayak uydurmanı bekler sevgili.İşte bu noktada hep kendin olmaya çalışırsın ama bocalarsın.
oyüzden bütün dostlarımın gözlerinden öperim!
27.5.09
İyi Olan Herşeyi Yok Etmeye Meyilli İnsanoğlu
Eskiden ne güzel bi iletişim vardı aramızda.
Beraber neler neler yapardık.Hatta aramızda sinerji yaratırdık.Ama zamane insanları çok zor.
Neyzen Tevfik'in bi sözü var:"insanoğlu gariptir her lafı kaldırmaz
ibne dersin kızar, s...rsin aldırmaz" yani duygularıma cuk diye oturan türden.
Bazen çok garipler, çok tuhaflar, bigün öyleler bigün böyle.Bunları düşünüp dururken
hepsini kafamda grup grup analiz ettim ve yazdım.
SAF-TRİK OLANLAR:Bu gruba bende dahil olduğum için çok güzel bir özelliktir.
Aklıma gelmişken bi anımıda anlatayım.
Geçen kış bi akşam liseden arkadaşlarla buluştuk.
Bi kafede oturduk muhabbet ediyoruz.Muhabbet kontörlü telefonlara geldi.Nerden açıldıysa artık.
Bende o zamanlar telsim kullanıyordum.Kampanyası vardı 5 dk 1 kontöre konuşuyorum dedim.
Ordan bi arkadaş dediki bende 10 dk 2 kontöre konuşuyorum.Hadı ya ne iyiymiş dedim.
Al işte hemen ortaya malzemeyi verdik.Üzerinden kaç yıl geçti hala unutmamış camışlar.:D
Adımız çıktı 9 a inmez 8 e.
Çok temiz kalpli olup uyanıklar tarafından suistimal edilme ihtimalleri yüzde 90 dır.
Doğal, halden anlayan, sevecen insanlardır.
Herkesi kendileri gibi görürler ilk başta fakat sonradan gerçekleri görmek onları mutasyona uğratır.
Gaddar insanlar üredikçe, zamanla bu saflık özünü yitirmeye başlar.
ARKADAN KONUŞANLAR: Önce hiçbişey yokmuş gibi canımlı cicimli konuşmalar olur.Sonra
adam arkasını döner dönmez başlarlar mahalle karıları gibi atıp tutmaya.Çatır çatır
dedikodular dizilir ard arda.Duyduklarına kendileri de abartıcı şeyler katarak anlatırlar,
bu atmasyon bölümünü asla esirgemezler.
Mesela, ayşe kimlerle düşüp kalkıyor, ahmet gaymiş, alinin kardeşi böyleydi, annesi şöyleydi, osmanın sevgilisi çok çirkinmiş....vs gibi bıdı bıdılar böyle uzar gider.Ama bunun yüzde doksanı atmasyon olduğu için yalandır.
facebooktada vardı böyle bir atıp tutma uygulaması.
birisi senin için "aynı anda birden fazla kisi ile birlikte olmuş mudur?" sorusuna cevap verdi.
birisi senin için "röntgencilik yapmışmıdır?" sorusuna cevap verdi.
birisi senin için "şişkomudur?" sorusuna cevap verdi.
Napim yani millet ne dediyse.O röntgenci olduğumu söyleyince röntgencimi oluyorum yada şişko derse şişkomu olcam hemen!!Dedikoduya teşvikten başka bişey değil bunlar.
İŞİ DÜŞÜNCE ARAYANLAR:İşte bunlar hayatımızda olmasalarda olur.Çıkarcı insanlardır.ne zaman başı sıkışsa, ne zaman sana işi düşse dibinde biterler.Bide hep bi yapışkan tavır vardır bunlarda. O yüzden nerden hortlayacakları belli olmaz.Bedavacı ve zoraki samimiyet kurarlar.Yaptıkları ne kadar terbiyesizce de olsa onu yapmaya devam ederler.
Bunlardan mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekir.Hatta telefonlarını açarken "yine ne var?" diye açmak lazım.
ÇOK BİLMİŞ GİBİ DAVRANANLAR:Çok bilmiş gibi yapanlar bu bilmediklerini örtbas etmek için sürekli bir çaba içindedirler.Çevresindekilere sürekli laf ebeliği yaparlar.Her konuda mutlaka 2 kelime de olsa yapacak yorumları vardır.Bide konustukları inandırıcı olmayınca, ispatlamak için atmasyon açıklamalara girer.Hala da inandıramadıysa karşı tarafı, son cümleleri
-yani bilemiyorum..ben öyle düşünüyorum, yada
-valla bizim orda öyle.. diye biter..
DENGESİZLER: Bu insanların ne yapacağı belli olmuyor.Aniden şimşek gibi gürleyip, aniden sakinleşebilen, tutarsız kişilerdir.Bigün bi bakarsın selam verir, canım ciğerim der, ertesi gün bi bakarsın yüzüne bile bakmaz.Ne istediklerine bi türlü karar veremezler, farklı duygular içinde daldan dala yolculuk yapabilirler.
bkz:ikizler burcu
Okadar iyilik yaparsın gözüne giremezsin, ama en ufak bi hata yap bütün azarı yersin.
bkz:annem-babam
Geçen gün arbada giderken birkaç kişi gördüm.Yanlarında minicik bi kedi var.Kediyi seviyolar
tuhaf bişeyler yapıolar.Biri ekmek vermeye çalışıyo, biri okşuyo falan.Sonra birden baktım
bitanesi hışımla aldı kediyi yerden "noluyo lan" dememe kalmadı fırlattı arkadaşının üstüne.
Sonra bian düşündüm.Bi varlığı sevmek de ellerinde, onu gebertmek de.İnanmak çok güç.
Herkes çok farklı..Bir an sevgi dolu görünen insanlar, o dakkadan sonra kolayca hırçınlaşabiliyorlar.
ALT SINIF ÜST SINIF ÇELİŞKİSİ:Sloganımız "işçiler kardeş, patron kalleş."İşte bu slogan saatlerce çalışıp elleri nasır tutan, yüzüne kırışıklıklar dolan, saçına aklar düşen işçilerin kurduğu
en anlamlı cümle bence. Ne zor şartlarda çalıştıklarını yüzündeki kırışıklıklardan, içine çektiği sigaradan bile anlamak mümkün. Hele de parayı alın terıyle kazanmak, geçim mücadelesi vermek için gösterdiği çaba, sırtına aldığı okadar yük ve karşılığında aldıkları küçücük servet.Bütün bunlar yetmez bide patronun işkencelerine maruz kalırlar.
Patronlara asla güvenilmez, inanılmaz.Çünkü insanlar patron olunca nedense mutasyona uğrayıp gaddar olurlar. Çünkü patronların düşüncesi herzaman için çalışanı nasıl daha çok çalıştırabilirim, nasıl daha cok ezebilirimdir.
Hele bide sessizsen tepene çıkarlar.Zaman geçtikçe mesai saatleri uzar, sosyal hayatın biter,hor görülürsün.. Maaş zamanı yaklaşınca gerilirler, mesai zamanlarında ondan iyisi yoktur, her hafta boş boş iş seyahatlerine giderler ama sen bigün geç kalsan azarı yersin, hatta maaşın kesilir o gün. Mesai bitimine 5-10 dk vardır, ama o an patronun çalışma sevdası kabarır.Ve başlar şu nerdeydi?, bu nerdeydi? diye sormaya.
Özel sektördeysen, ne kadar iyi çalışsan da her an kapı önüne koyulacakmış gibi gider gelirsin.
Hep bi gelecek kaygın olur.Verdiği her kuruşu cebinizden fazlasıyla alırlar.Ucuza işçi çalıştırmak için işsizliğin bitmesini asla istemezler.
Olmazsa olmaz Not:Yalnız istisnalar kaideyi bozmaz.
12.5.09
Hayallerim Magnum Bide Ben
Konumuz hayallerim imiş.
Hayal Dünyamda ne uçuk fikirler var bi bilsen..18 imde İstanbul'u fethedecektim, 20 de Romay ı bide ben yakacaktım, 30 umda süperwomen olacaktım, 40 ımda Dünya emrime amade olacak.Ama gel gör ki şu nankör hayat bana izin vermedi hayallerimi gerçekleştireyim.
Lisede bir zamanlar ingilizce öğretmeni olmayı hayal ederdim.Sonra öğretmenlikten vazgeçtim rehber olmaya karar verdim.O zamanlar bide asker olmayı çok isterdim.Hep bayanlar niye askere alınmaz? diye sorar dururdum kendi kendime.
Sonra en büyük hayalim İngiltereye gitmekti, şimdi de olduğu gibi.Hani Paris, Roma değilde nedense İngiltere.Gidemedim tabi.Ama hala bi ümidim var.Çünkü şirketimiz orda.Ve birgün ordakişirkete iş için gitmem gerektiğini söyleyecekler bana, önce kem-küm edicem, ama elbette bu hayalimi gerçekleştircem.
Araba hayalimi duymayan kalmadı zaten.Yakında araba resimleri falan çizmeye başlıycam.Hatta araba resmi baskılı tshirtler de giysem hiç fena olmayacak.
Araba yetmedi, bide kendime ait bi evin hayallerini kurmaya başladım.Evdeki bütün dekor, dizayn renk, desen vs. bana ait olan minnacık değil, tabiki de kocaman bi ev :)Bu evin bi bölümüne sevdiğim müzik aletlerini koyarım..Bi odaya bilgisayarımı, başka bi odaya kıyafetlerimi koyardım.Spor salonu da olurdu mutlaka.
Zaman zaman oynadığım şans oyunlarında da çok hayal kurarım.İdda oynamaya kadar da gider belki bu.Ama maçlarla aram yok işte.Azcık bile Olsaydı iyi sallardım.
Yine bigün, bi bakıyorum ki lotodan trilyonlar çıkmış.Sevinçten uçuyorum.Şaşırıyorum ki napim okadar parayı.Sonra istediklerimi, araba, ev, evin dizaynı vs. herşeyi alıyorum yaptırıyorum.Nejla gibi burnum havada geziyorum.:) Çevremde hakkaten fakir sıkıntıda olanlara bacadan atıyorum paraları.Sabah bi uyanıyolar ev para dolu.
Öldükten sonra da hatırlanabileceğim eserler bırakmak istiyorum.Mesela bir sanat eseri, akıllı bir çocuk, ya da heykelimi diktirmek.
8.5.09
Eski Sevgili Sendromu
Bundan bikaç ay önce de ben faceboka üyeyken, benden ayrılan mahluk! face de beni eklemişti.Kabul etmiştim.Sonra telefonunu vermişti.Bende almıştım, ama aramadım hiç.O beni aradı bikaçkez konuşalım buluşalım diye.Ama bi türlü olmadı.
Neyse geçen hafta buluştuk.eskilerden felan konustuk.Hiç aklıma gelmezdi, gelincede geçiştirirdim hep.Çünkü yıllar önce bitmiş bi ilişki.Çok büyük bi aşkta yoktu aramızda.Öyle saatlerce onu düşünüp otistik gibi sabahlara kadar şarkılar da dinlemedim, ağlamadım, düşünmedim.....
Bide eski sevgiliyle arakadaş mı kalayım.Tamamen yalan böyle bişey zaten.Yani ben bizamanlar onunla elele tutuşmuşum, sarılmışız.Şimdi elimi arkadaşçamı sıkacak.Hayır arkadaşça kalmanın mantığı ne ki?Eskiler bir bir deşiliyo, sonra hayatın bian allak bullak oluyo.Benim hayatımdaki herşeyi bilmesi midir, yada benim onunkini mi bilmemdir?.Yani sanane ben napıyosam kimle sevgiliysem, yada banane senin yeni hayatından.!
İlk günler 'ehehe..hiç sorun deil buluşmamız, eskide kaldı herşey' diye kendimi avutmaya kalksamda, beceremedim.Önce boğazımda koca bi düğüm oldu.hep boşlukta olursam böle olur işte..
Çalış..kendini işine ver.Otur ders başına saatlerce çalış kalkma sakın.. düşünme.
30.4.09
Nerden Çıktı Şimdi Bunlar Durup Dururken..
Bi yazı okudum bugün, çok acıdım erkek kısmına..Saçını boyatan ya da yaptıran kadındaki değişikliği farketmemek şiddet sayılıyormuş ..Psikolojik şiddet..Yaa, işte durum böyle..Aynı şeyi erkek yapsa, konusu bile açılmaz ..Adam saçını kestirir, önemsenecek bir durummudur?Değil tabi ki! Zaten hiçbir erkek çevresindekilere sormaz ..
-Saçlarım nasıl olmuş böyle ?Biraz enseden aldırdım da, iyi olmuş mu sence ?Bıyıklarımı kırptım, nasılım?..falan diye..
Kimin umrunda adamın ense traşı, bıyığının kaç santim olduğu ?Kadın olunca işler değişiyo elbette ..
19.00-19.56 haberler..
19.56-20.00 reklamlar!
20.00-22.00 diziler
22.00-00.00 ya dizi, ya film, ya magazin yada dizi tekrarları..
Sabahları da haberler, sonra kadın programları, yemek programları, izdivaç programları, dizi tekrarları vardır.Bide her kanalda aynı yayın akışı.Biraz da çizgi film koyun kardeşim.:PKüçükken hep haberler başlayınca kaçardım salondan.Haberler bitene kadar girmezdim salona.Demek ki, te ozamandan belli olmuş haberleri sevmeyeceğim.
Hele birde şu evlenme, başgözetme programları var ya, insanların istekleri orada hiç bitmiyor ..arzular iç acıtan cinsten..Ev de isterim, araba da, maaş durumu iyimi?, sosyal güvence de isterem..onuda isterim bunuda isterim. sanki manavdan armut alıyoruz.Bunlardan sonra Tek dertleri bi eş bulup evlenmek oluyo..Bazen ordaki bayanlardan birinin yerınde olmak istiyorum.Artık Şemsettin mi olur ?Süleyman mı olur bilmiyorum ?En bakımsız, çirkinin bile ne talipleri çıkıyo.Beğenirse birini hemen görüşüyolar, baktılar ki olmuyo, sora tekrar talip aramaya devam ediyolar:)Ya bide bakıyorsun ki, adam gelmiş 70 yaşına ama hala şeyinin peşinde; kadınlarda da bi işve bi naz.. Bu tür programları izleyip sinir krizleri geçiren, küfürü basan, sinirden gülen ne çok insan vardır.Ben memetalierbil le 50 sarışın değil de, adini 50 aptal sarisin olarak degiştirilmesi gereken programı öneriyorum aslında.konu nerden nerelere geldi.
------Aslında ben haberlerde, beni etkileyen olaylardan bitanesinden bahsetmek istiyordum.Hakkında pek bişey bilmesemde, böyle illa yazasım geliyo.Bişey dürtüklüyo.İçimde kalmasın.
27.4.09
Günün Bloğu
Kendimi ifade etmek, canım isteyince saçmalamak, bazen içimdeki yaratıcılığı zorlayıp kullanmaya çalışmak, zevklerimi paylaşmak, fikirler üretmek, ilham geldiğinde onları yazıya dökmek, bazen sosyal mesajlar vermek, bazen sinirlenmek, bazen de geyik amaçlı birşeyler karalamak, içimdeki sesi dışa vurmak, gerçek hayatta edemediğim küfürleri etmek,...vs.Tüm bunlardan sonra da günün blogu seçilmek! :)
Dün Bloxoo beni günün blogu seçmiş.Bloxoo ya seçildiğimden ötürü ve editörün güzel yorumu için teşekkür ediyorum.
Günün bloğu seçilmenin dışında birde bu sayede farklı blogları keşfetmek beni gerçekten sevindirdi.Günün Blogu olduğum için beni tebrik eden yeni bloglar da tanıdım.Yorumlarınız için sağolun efenim..
23.4.09
Selam Verdim Rüşvet Değildir Diye Almadılar
.....
Bundan 2 hafta önce ingiliz patronum buradayken, bana bi sözleşme vermişti, ingilteredeki ofise göndermem için.2 haftadır hem iş yoğunluğundan hemde postanenin saçmalıklarından dolayı bitürlü gönderemedim.Geçen hafta gittim "taşınıyoruz.Oyüzden işlem yapamıyoruz." dediler.Hemde hafta içi.Dün de, arkadaşımla beraber postaneye gidip gönderelim, sonrada bişeyler yiyelim diye plan yaptık.Önce bi aradık nereye taşınmış diye.
Tam sahilin dibine taşınmışlar.İçeri girdik.Her işim düştüğünde sorun çıkaran, dünyanın kendileri etrafında döndüğünü sanan, saçlarına ak dolmuş bikaç insan.
Göndericem ama elimde zarf yok.Tamam hatalıyım.Çünkü koca sahil mekanı burası.nerden bulacam ben zarfı.Nasıl olsa postanede vardır diye düşündüm.Ama oradaki adam yok dedi.Kaldım sap gibi.
-Peki nerden bulabilirim dedim.
-Adam yüzüme bile bakmadan 'Marketlerde vardır.' dedi.(Marketlerde zarf ne arasın.)
-Sora sora geldik ama hiçbiryerde yoktu dedim.(yalandan kim ölmüş.maksat işimi hallettirmek bian önce.)
-O zaman bişekilde biyerden bulmanız gerek...(hayat memat meselesine döndü)
-Aps zarfı yokmu?-Aps zarfı var.Ama o olmaz çok pahalı olur.Ödemek istermisiniz ....TL.
-Hayır ödeyemem.(ya bunlar aps yazan kağıdı, zarfa sonradan yapıştırmıyolarmı:s)
-Bizim yapacağımız birşey yok ozaman.
Adam yok, olmaz, imkansız dedikçe benim tüm sinirlerim tepeme çıktı.Zaten nefret ediyorum böyle elinden iş gelmeyen, gelse de bi iş yapmak istemeyen, bakan havasında devlet memurlarından.Bu arada bizim kız da vıdı vıdı telefonda konuşuyor, postane ucuz diye.
Dayanamadım başladım söylenmeye.
-Zarf burda bulunmayacakda nerde bulunacak.madem buralarda zarf satan yer yok, ozaman kırtasiye olmalı yada zarf bulundurmanız gerekmiyormu?İlçe merkezimi burası? İnsanlara hiç yardımcı olmuyosunuz..diye vik vik vik..söylendim.
Benim için acil değildi belki ama bu önemli olmayan meseleyi hayatımın en önemli meselesi haline soktular.Neyse, 'iyi günler' dedim çıktım.İçimden de 'birdaha bu postaneye gelirsem banada karamel demesınler.' dedim.Bizimki hala telefonda.Benim çıktığımı görünce geldi.Bi sokak üstte herzaman gittiğimiz tostçuya gittik, dışarıda oturduk..10 dk sonra postanedeki adamı gördük.Bi sağa bi sola gidip geliyo.Sonra bizi görünce geldi yanımıza.'Bayanlar, siz zarf mı arıyordunuz.' dedi.Bizimki hemen atladı' 'arıyorduk ama artık aramıyoruz dedi.''benim arabada zarf vardı da, oyüzden söylüyorum' dedi memur.Bizimkide 'istemiyoruz' dedi.Tam diyecektim ki, 'madem vardı, ben içerdeyken neden söylemediniz.'diye, ama diyemeden gitti.sanki yolu düşmüşte oraya, bizi tesadüfen görmüş gibi davrandı.
....
İşiniz bir devlet memuruna düşmeye görsün.
devlet dedigin döver, devlet memuru dedigin de söver..devletin önemli,ayrıcalıklı, vatandasin da önemsizoldugu bi ülkede yaşadığımızı her defasında hişssettiriyorlar..Bunların maaşını biz vermiyomuyuz?
Çoğu, yayıldıkları koltukta bulunma sebeplerinin, vatandaşlara hizmet etmek olduğunu unutmuş, görevlerinin ne olduğunu daha bilmeyen, sanki orda zorla tutuluyorlarmış imajı çizen, yanına yaklaşılamayan, azarlamayı marifet bilen, havalı, kaprisli, kendilerinden nefret ettiren, büyüklerine saygısızca hitapta bulunan, resmen dövülesi tipler..
Bişey soracak olsanız..ya duymazdan gelirler yada 'üfff, hoff' ile başlayan cümleleri duymaya mahkumsunuzdur.
Tamam bintürlü insanla uğraşıyor olabilirsiniz, ama tutupta kuralları çignemeden giden vatandaşlara da saygısızlık edilince, bunun karşısında 'devlet memurudur.. aman saygı!' demez, tıkanır insan o noktada.Elbette işini hakkıyla yapan, çalışan memurlarda vardır.Onlara lafım yok.Ama nedense bana hep ters, aksi, tembel olanları denk geliyor.:s
not: Rüşvet yemeyen, vatandaşın hayatını kolaylaştıran, dürüst, çalışkan, maaşını hak eden, işine torpille girmemiş devlet memurları üzerine alınmasın..Çünkü kötü durumlarda, olumsuz şartlarda,görev yapmak, geçinmek, insanların hayatını kurtarmaya çalışmak, kötü okullarda ders vermek vs. zorunda kalıyorlar.Ki onları sonuna kadar destekliyorum.
Edit-En İlgincinden:Ofise sürekli posta getiren amcama sordum ki, postanede zarf vs. bulundurmak suçmuş.Öle dedi.Ayrıca haftaiçi taşınmalarının nedenide bilmem nerden emir gelmesiymiş.yani o gün taşınmazlarsa, bilmem kaçbin tl para cezası ödeyeceklermiş..........
15.4.09
Ben Erkek Olsam Varya! (Mim)
13.4.09
İçine Ettiler Haftasonumun
Haftasonu diye özlenen zaman..Yani cumartesi ve pazarı içine alan zaman dilimi.Benim hiç ctesi-pazarım olmadı abi! diye trajik bi açıklama getiremiycem.Çünkü içine biçok şeyi sığdırmaya çalıştığım haftasonum var.Ama hep bişeyler çıkıyo ve kendimden çok başka şeylere zaman ayırmak zorunda kalıyorum.Bu haftasonu da aynen öyle oldu.bizimkilerin misafirlerini ağırladık.Akşama kadar iyice gerildim.
Bazen herkes damarıma basıyo.Sonra acayip sinirleniyorum.Hayatımda beni üzen, mutsuz eden herkesi bi silgiyle silmek istiyorum.Sonra bi tabloya rüzgarın esintisini katar gibi sevdiklerimi bir bir eklemek istiyorum, resmin en güzel yerine..mesela; kardeşimi yurtdışına yerleştirirdim yüksek lisansı için, ablamı huzurlu şirin bi eve yerleştirirdim, yengemi ise kpss derdinden kurtarıp istediği şehre atardım..
Çok değer verdiğiniz insanların hep yaptığı eylem: üzmek.aklıma her geldiğinde ''neden'' sorusunu soruyorum.bu ''neden'' sorusu herzaman çözümlenemeyen matematik sorusu gibi kalıyor beynimde
Vallahi hayatımdaki herkes bi telden çalıyo.
Mesela Sevgiliniz varsa, birlikteyken aşkı sürdürebilmek için sonsuz bir enerji sarfediyosunuz.Sevgiliniz ilişkiyi sürdürmek için tek bir fedakârlık bile yapmaz ama siz bunu umursamaz, her şeyi sırtlanır, biriktirir ve onarırsınız. Zamanla herşey ağır gelmeye başlar..Karşı taraf ilgiden bıkar..bahaneler üretmeye başlar.
Çünkü sonunda sizden geriye hiçbir şey kalmaz. Şımarttığınız sevgili alır başını gider. Ya da tükeniverirsiniz bir noktada, sıkılıverirsiniz. Birazcık saf, bencil olsanız sizden iyi sevgili yoktur.
Bu sadece sevgilide yaşanacak bi olay değil tabi.dostlarınla, aile içinde, işyerindeki ortamda da aynı bu durumlar yaşanıyor.
.......
Ben eskiden hep bana ait doğruların karşı tarafında doğruları olmasını isterdim.
Ben ne düşünüyosam O da aynı şekilde düşünsün, ben neyi seviyosam O da sevsin..Hissettiklerimi O da hissetsin.Ama yaşla, yaşadıklarımla öğrendim ki böyle değil.Hiç kimse mecbur değil benimle aynı şeyleri düşünmeye, aynı fikirde olamaya..Anlamak için yaşamak gerekiyor.
Nedense benim en çok kazanımlarım tartıştıklarımla oldu.
Tartışma dediysem öyle kafamızı, burnumuzu dağıttığımız saç başa kavgaları demiyorum.Hiç böyle tartışmalarım da olmadı Allah tan.
Ama olsaymış iyi mi olurmuş ne? Ne diyorum ben ya..Saçmalamaya başladım.:P
bir köşeye çekilmek istiyor bu bünye ..Susma hakkımı kullanarak, günün son durağına kadar ..
11.4.09
Halasının Meleği
8.4.09
Hiçbirşey Yarım Kalmasın - Ödül Mim
al sana bütün..
al sana gözyaşı..
al sana aşk..
al sana acı..
çok şık durdu ama itiraf et..
ben bile yapamamıştım bunu kimselere,
hakkını vermek lazım..
hata neydi..?
evet.. belki uzaklar..
buymuş demek ki sonu..
aklına gelirmiydi hiç..
demek ki..
sonuna kadar açmamalısın kalbinin kapılarını kimselere,
hele önlerine asla koca koca taşlar koymamalısın..
Öyle bir gün gelir ki, alır o taşları kafanda patlatır..
üzülürsün..
.........
Bu arada Digital Kelebek 'im, dimple ve carameLia beni gelir gelmez ödüllendirdiler:)çokk teşekkür ederim.
Büyük bi zevkle kabul ettiğim ödülün yanında birde kurallarını da aldım.
Şimdi kurallar şöyleymiş:
-Ödülü verenin linkini yayımlamak.
-Ödülü verdiğin kişilere mutlaka haber vermek.
-Bu ödülü verdiğin blog sahibinin linkini vermek.
Mim heryere dağıldığı için, kimseyi mimlemeden yazıma burda son veriyorum.
7.4.09
Karamel Tadında Haftasonu
Şu geçen 3 günde hem çok kötü alışkanlıklar edindim, hemde harika zaman geçirdim.
Hayatımda ilk defa ayık kalabilmek için, sade kahve içmeye alıştım..(ama şekerli.)
Sabah aç karınla sigara içtim:s
Günde 1 pakete çıktı sigara içmem.(ama hemen bunu haftada 1 e yükselttim.)
Ota boka para harcadım.
Geç uyudum erken kalktım.
Pazarlık yaptım.
..........
Çocukluk arkadaşımla yıllar sonra kavuşmanın keyfini çıkardık.
Sanki görüşemediğimiz onca yılı hiç yaşamamış gibiydik.
Beraber çok güzel zaman geçirdik.
Biraz kafam dağıldı.iyi geldi.
Eve geldiğimde müzik dinledim.Boşalttım beynimdekileri,
dinlendirdim ruhumu."Ohh" çektim bi kere.
Oldukça yoğun ve telaşlı geçti.Hala yorgunum.
Merdiven çıkınca nefes nefese kalıyorum, yokuşları çıkarken dilim damağım kuruyo.Yaşlandım mı ne? :)Acaba şu son zamanlarda aldığım bikaç kilonun etkisi mi bu?yaşlanma sendromu için erken değil mi be :) 26 ya az kala 30 dan korkuyorum nedense..
Eee, sigarayı da abarttım iyice, kahveydi, çaydı derken vücuduma bütün nikotinleri depoladım.
Bu arada dolmuşta çok sıra bekledim sabah, yağmurda sırılsıklam oldum..İşte yine kahroldum arabam yok diye.Hava ne zaman düzelecek? Ne zaman yaz gelecek?
Ya ben bugün küçük pembe bi yalan söyledim ama içim hiç de rahat değil..of napim mecbur kaldımda diyebiliriz..:s
2.4.09
Seni Gidi Hödük!
.....
Buara birde foğraflar çekiyorum ..ama çok farklı..tanımadığım simalar değil, genelde tanıdığım, hayatıma bir şekilde yoldaşlık etmiş, beni anlayan ve onları anladığım yüreği güzel insanlar var karelerde..
30.3.09
Kalbimi Çalacak Eylemsel Hareketler..(Mim)
Sevgili Hayalbemol mimlemişti beni.Canımm çok teşekkür ederim..Ben daha önce Adam Gibi Adam adlı konumda biraz bahsetmiştim karşı cinsin nasıl davranması gerektiğinden.Orada yazdıklarım dışında hayallerimi de yanıma alarak mimine doğru yol almak istiyorum:)
Hikâyemiz, Leyla ile Mecnun'un aşkını andırsın isterim.Sonumuz değil de, sevdamız benzesin.Önce birbirimize ve bütün dünyaya aşkımızın büyüklüğünü kanıtlayalım...Sonra baktık ki bizimkiler vermiyo beni, Mecnun'la atlayalım atımıza.Gidelim uzak diyarlara.Ama dağ, taş, çöl aşmadan.:P
Şaka biyana, eskidenmiş o büyük aşklar.
Şimdi, Kalbimi fethedecek eylemsel hareketleri maddeler isem;
Öncelikle aklı başında biri olsun..
Efendi insanları severim ben. Müstakbel eşim olacak kişiden de düzgün bir yaşam, pratik bir zekâ ve olgun davranışlar beklerim.
Ne yaparsa yapsın, başarıya ulaşacak bi kişilikte olsun.
kendi ayakları üzerinde duran, sakin ve yetenekli biri olsun.
Ayrıca bilgili olduğu kadar mantıklı da olsun…
Manevi açıdan çok destek göstersin.
Saygılı ve oturaklı bir yapıya sahip olsun isterim.
Çok iyi bi dinleyici olsun ve fikirlerime önem versin.
Beni herkesten önce ve daha çok düşünsün, önce bana koşsun.
her daim özlediğim, bir dakika sarılıp, kokusunu icime cekmek icin dünyalari verebilecegim,gezerken hep yanimda olsun istediğim, yaşadığım her anı bir bir anlattigim,anlatacak onca sey varken telefonda susup sadece onun anattıklarını dinledigim,ayrilirken hiç bir öpücügün son öpücük olmamasini diledigim, göz yasimı elleriyle silen,özledigimde yanimda olan sevgili olsun..
öyle kuvvetli aşkımız olsun ki, yok olsun ayıplar, arzuladıklarımız yanında..
'seni seviyorum' derken yüreğini koparıp verecek kadar sevsin.
Sadece sevdiğini söylemesi de yeterli değil..
hatta bunu davranışlarıyla göstermeli. Göstermediği sürece hiçbir şey ifade etmez, isterse günde 100 kere söylesin..!!
Olsun.. olsunn.. olsun.. hep hayal işte.bunların hepsine sahip biri olmaz biliyorum ama yinede beklentilerim bunlardan ibaret.
Şimdi mimi paslamak istiyorum kendimden;
Tektonik Hareketler
Jacqueline Montana is online
UFUK ÇİZGİSİ
†аияι κuzuѕu
vee
Gökhan Çevik ' e
hadi bakalım merakla bekliyorum yazılarınızı:))
No Music, No Life
Beni kendimden alıp başka yerlere götürendir ki, giderim de. ,
Bazen bulutlara kadar çıkarım, bazen kalabalıkta yalnız olurum, bazen kollarımı açarım mutluluktan, bazense kıvranırım acıdan. her an yanımdadır.Çalışırken, yollarda yürürken, yemek yerken...İstediğim her anda.Hele de yolculuktaysam, o an oturduğum koltuktan bedenimdeki ruhum, hayal dünyamdaki diyarlara gider ve en derinlere inerim.Gözyaşlarım akar, hep de geride kalanlara ağlarım.Ama hiçbir zaman tek bi nedenden akmaz.
Öyle bir noktaya gelirim ki bazen doğadaki güzel-çirkin ne varsa herşeyin bir melodi dahilinde yaratıldığını düşünürüm.
Bir çiçeğin açması,
yağmurun yağışı,
kuşların uçuşu,
insanların yürüyüşü..hatta araba farlarının yanması bile...
herşeyi müzikle ifade etme isteği doğar bazen içimde. insanların hissetiği her türlü duyguya anında cevap verebilecek tek sanattır çünkü müzik.Her durumumda yanımda olur.nefret ederken de yanımdadır, ağlarken de, gülerken de, severken de...
Hayat boyu Ruhuma işleyen en içten melodiler..
Yolculukta,
yanlızken,
mutluyken,
vazgeçilmez tek şeyim.